Para para para
Ömer Yılmaz, İçerik Fabrikası Yazarı, Stratejik Pazarlama İletişimi Uzmanı
Ömer Yılmaz, devlet teşviki alarak girişimciliğe soyunmuş eski müşterilerinin, “niyet neydi akıbet ne oldu” dedirtecek türden girişim hikayelerini kaleme alarak devlet teşvikinin doğru kullanılıp kullanılmadığını çarpıcı örneklerle gözler önüne seriyor. Avrupa’nın en büyük fabrikasını inşa edip, tüm dünyanın ihtiyacından fazla suni kadife üreten mi istersiniz, ampul imal etmek üzere çıktığı yolda, makineleri teknolojisine uyduramayınca “Türk işi” bir müdahaleyle ampul yerine çay bardağı üreten mi… Ömer Yılmaz, zevkle okuyacağınız bu, bir nevi başarısızlık hikayelerinden yola çıkarak şuna vurgu yapıyor:
“Anlatmak istediğim şey kısaca şu, devletler ve hükümetler iyi niyetle birçok kez sektörel teşvikler çıkarttılar ve çıkartacaklar. Burada asıl olan bu teşvikleri sizin nasıl kullandığınız ve kimlere kullandırıldığıdır. Buna dikkatimizi vermezsek sadece Para Para Para dersek elde ettiğimiz veteran batık holdingler ve çarçur edilmiş rızıklardan başka bir şey olmaz. Ben reklamcı olarak, herkes tüketici olarak, devlet denetçi olarak, hükümetler emanetçi olarak, işadamları da ülkesi ve milleti için elini vicdanına koyarak bu paraları kollamak zorundadır. Aksi durumun tablosu bu olur.
Reklamda çocuk testi diye bir şey vardır duymuşsunuzdur. Kitleye önerdiğiniz bir ürünü çocuğunuz tüketsin ister misiniz? Kendinize bunu sorun ve hizmet vereceğiniz markalara buna göre karar verin deriz.
Son bir örnekle konuyu toparlayalım. İki tane büyük belgesel grubu var bilirsiniz. Biri National Geographic grubu, diğeri Discovery grubu. Biri Doğuş Holding tarafından yayına çıkartılıyor, diğeri Doğan Holding. National Geographic grubu topladığı paranın bir kısmını küresel ısınma ve etkilerini anlatan pahalı film tadında belgeseller yapmaya ve yaptırmaya harcarken diğerinde böyle bir niyetin kırıntısını bile göremiyoruz. Siz yayıncı olsanız hangi grupla ilerlemek isterdiniz. İşte bir markanın seçimleri, kimlerle beraber olduğu ve neler yaptığı gibi algıların toplamına, marka bütünsel algısı ve marka saygınlığı deniyor. Diğerlerinin tamamına da tüccar denir diyeceğim ama tüccarlara ayıp olacak ben …… diyeyim boşlukları siz doldurun.”
Ömer Yılmaz’ın tüm yazılarını buradan okuyabilirsiniz.