Her şey bir tabletle başladı…
Bundan binlerce yıl önce tamamen ticari ihtiyaçlar doğrultusunda icat edilen kil tabletler, günümüzde yerini temel ihtiyaç olarak adlandıran elektronik tabletlere bıraktı.
Yazı ilk kez M.Ö. 3200 yıllarında Sümer rahipleri tarafından tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacıyla kullanılmaya başlandı. İnsanoğlunun hesap tutma ihtiyacından yola çıkılarak icat edilen yazı, yumuşak kil üzerine uçları sivriltilmiş kamış parçaları ile çizilen şekillerden ibaretti. Kil üzerine çizilen ve her olay için ayrı bir şeklin kullanıldığı ilk yazı örneklerinin yerini M.Ö. 3000’de bakır tabletlerin üzerine ilk yazı biçimlerinin aktarılmasına bırakmasıyla bambaşka bir boyut kazandı. Zira artık bu alanda ortaya konulan ürünlerin kalıcılığı da mümkündü. Mezopotamya halklarından Mısır’a oradan Yunanistan’a ve Akdeniz’e yayılan bu ilk iletişim araçlarından günümüze binlerce yıl geçti.
Kaderin bir cilvesi midir bilinmez ama M.Ö 3000’li yıllarda ortaya konulan ilk tabletler yerini günümüzde yine teknoloji dünyasının tablet olarak adlandırdığı elektronik tabletlere bıraktı. Günümüzde ekmek ve su gibi temel bir ihtiyaç olarak nitelendirilen elektronik tabletler, 21. yy insanın iletişim ihtiyacına cevap veren en etkili araçlardan biri. İnsanların mobil iletişim ihtiyacına cevap veren bir diğer araç ise akıllı telefon. Her ne kadar 1973’te Martin Cooper’ın icat ettiği ilk cep telefonunu 850 gr ve 20 dakikalık konuşma süresine sahip olsa da yeni yüzyılın değişen insan profili ve ihtiyaçları çerçevesinde evrim geçiren cep telefonu sesli görüşme, kısa mesaj, görüntülü görüşme, görüntülü mesaj, müzik çalar, video oyunları, internet, veri transferi ve hatta ofis uygulamalarını da bünyesinde barındırır hale gelerek cep telefonu tanımına yeni bir boyut kattı. Dijital çağın ekosistemini değiştiren akıllı telefonlar sayesinde insanoğlunun da özgürlük alanı genişledi.
Sosyalleşmenin yeni yolu…
Türkiye, Batı ülkelerine kıyasla teknolojiyle daha geç tanışmış olsa da kullanım alışkanlıkları bakımından dünya ile büyük paralellikler gösteriyor. Türkiye en çok müzik dinlemek, online haber veya gazete okumak için bilgisayar ve akıllı telefon kullanıyor. İkinci sırada sosyal gruplara katılım, ardından e-postalara bakmak geliyor. Bununla beraber insanoğlunun sosyalleşme araçları da sokaklardan, kültür sanat etkinliklerinden Facebook, Twitter, Instagram ve Youtube gibi kanallara doğru evrildi. Öyle ki dünyada internete bağlanan nüfusun dörtte üçü sosyal medya platformlarını kullanıyor. İnternet kullanıcıları her 4,5 dakikada bir dakikasını bu platformlarda geçiriyor. Özetle sosyal medya kurumların, devletlerin ve sivil toplum kuruluşlarının karşısında her geçen gün daha büyük bir güç olarak konumlanıyor. İnsanoğlunun tabletle başlayan yolculuğu nereye doğru gider bilinmez ama bilinen tek gerçek, tüm yaşamın kendisini dijitalleşme üzerinden ifade ettiği bir dünya bizi bekliyor.