Gören gördü bir daha olmasın
Fransa’nın en ünlü dergilerinden Paris Match, yayınladığı fotoğraflar sebebiyle habercilikte “etik” kavramının yeniden tartışılmasına sebep oldu. Dergi, 13 Temmuz 2017’de raflarda yer alan sayısında 14 Temmuz 2016’da Nice’teki terör saldırısında* hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını yayınladı. Şehrin muhtelif yerlerinde bulunan kamera kayıtlarından elde ettiği bu fotoğrafları sansürsüz yayınlayarak Fransa gündemini adeta çalkalayan Paris Match savcılıkla karşı karşıya geldi. Hızla soruşturma açan savcılık, derginin internet yayınından söz konusu görüntülerin kaldırılmasını ve basılı dergilerin ise piyasalardan toplatılmasını talep etti. Ancak mahkeme, etkin bir çözüm olmayacağı gerekçesiyle savcılığın toplatma talebini reddetti. Bir başka ifadeyle Fransız adaleti “Gören gördü zaten, ama bir daha olmasın” diyerek bilginin ışık hızıyla yayıldığı bu çağda “toplatma” gibi bir eylemin yersizliğine de ince bir gönderme yapmış oldu. Fakat Fransız yargısı insanlık onurunu gözden kaçırmadı, saldırıya ilişkin iki fotoğrafın yeniden her nevi mecrada yayınlanmasını “insanlık onurunu zedelediği” gerekçesiyle engelledi.
Terör Saldırıları ve Kitlesel Kaza Kurbanları Ulusal Federasyonu da derginin bu yayını sert bir dille eleştirdi. “Bu yayın bir insanı dikizlemekten farksız” diyen federasyon “Sansasyon yaratmak uğruna herhangi bir önlem almaksızın yayınlanan bu görüntüler saldırının kurbanlarının ve ailelerinin onurunu yaraladı” dedi. Tabii bu can alıcı yorum tartışmaları da hararetlendirdi. Nice Belediye Başkanı Christian Estrosi de Paris Match’ın bu fotoğraflarını yayınlamasını kınayanlar arasındaydı. Başkan, bu fotoğrafları “dayanılmaz ve aşağılık” olarak yorumlayınca tartışma resmi düzeye de taşınmış oldu. “Halkın haber alma özgürlüğü ve habercilik uğruna her yayın mubah mı?” tartışmasını başlatan bu yorumlar beraberinde habercilik etiğine dair birçok soruyu da getirdi.
Haberciliğin sınırı nedir? “Acı” sayesinde tiraj artırılır mı? Habercilik yeri gelirse yaraya tuz basmayı gerektirir mi? Bir terör saldırısında yakınınızı kaybetseydiniz ve bir yıl sonra onun fotoğrafını dünyaca ünlü bir ulusal dergide görseydiniz ne hissederdiniz?
Kültürel faktörler tepkiyi belirler
Kimileri bu yayınları “anıya ve acıya saygısızlık” olarak değerlendirirken kimileri ise derginin çok önemli detayları yakaladığını düşünebilir. Üçüncü sayfa haberlerini, cinayetleri ve benzeri vahşet haberlerini büyük bir iştahla okuyan, sosyal medyada “kınamak” amacıyla olsa da bu görselleri paylaşan insanların var olduğunu unutmamalı. Bu açıdan bakıldığında Paris Match’ın fotoğraf editörleri pek de sıra dışı bir iş yapmış sayılmazlar. Ancak bu gibi durumlarda “kültür” ve “toplumsal vicdan” faktörlerini iyi hesaplamak gerekiyor. Örneğin Türkiye gibi “acıyı bal eyleyen” toplumlar için bu görüntülerin yayınlanması pek sıradan olabilir. Ancak bir başka ülke için kültürel farklılıklar sebebiyle aynı durum geçerli olmayabilir.
Bile isteye sansasyon
Derginin editörleri, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi kavramları el üstünde tutan Fransız halkının kamusal vicdanının, tam da bu ilkeleri benimseten Fransız İhtilali’nin yıl dönümünde, bu yayın karşısında sessiz kalmayacağını da tahmin etmiş olmalı. Paris Match belki de bunu çok iyi bildiği için sansasyon yaratarak adından bir kez daha söz ettirmiş olabilir mi?
*14 Temmuz 2016, Bastille Günü olarak anılan 1789 Fransız İhtilali’ni kutlayan Fransızlar için kara bir gündü. Saat 23.00 sularında Nice’te gözü dönmüş bir terörist halkın arasına koca bir kamyonu sürerek karıştı ve tam 86 kişinin ölümüne sebep oldu. Bu olayın ardından Fransa’da yas ilan edildi. Tüm Avrupa başta olmak üzere küresel düzeyde terör saldırıları kınandı.
İçerik Fabrikası-Serra Sönmez Şen